20 Nisan 2014 Pazar

Turkuaz


Turkuaz

Düşlerin mavi sağanağında bir gece 

sordu cesur ve yılgın 
bakışıyla bir kaçak: 
Seni nasıl sevmeli? 

İpeksen çıldırır yüzlerce tırtıl kıvrımı 
suysan tutulmaz bir uçarı nem 
gülüşsen tam ortasından parçalanan bir çelik 
seni nasıl sevmeli? 

Düşlerin mavi sağanağında bir gece 
soluğun soluğu susturduğu Afganistan 

Karanlık kayalarda saklı turkuaz 
kuytu mağaralarda gizemli bir fısıltı 
ateşi üfleyen dudak kadar kırılgan 
her damla terin pusata dönüştüğü 
dünyanın gözyaşı ve isyan. 

Toprağa gömülmüş kesik kollu bir heykel 
renk, ses ve tatlarla yıkılan idol 
akılla duygu ve çatışma ve cansıkıntısı 
en ince ayrıntılarla yeniden yaratılan 
çağdaş bin tanrı... bin tanrı daha. 
Seni nasıl sevmeli..? 

İnsanın insanı doğurduğu bir öğle vakti 
- kil ya da kaburga kemiğinden değil - 
mermer serinliğinden 
bir ırmak akışından 
kuşların ötüşünden 
ışık selinden 
insanın insanı doğurduğu... 

Sordu cesur ve yılgın 
bakışıyla bir kaçak: 
Turkuaz nerden ulaşır çarşılara bilmeden 
sorgulamadan geçitsizliği 
seni nasıl sevmeli? 

Düşlerin mavi sağanağında bir gece 
anladım ne zaman düşürdüğümü 
göğsünde ürküntüsüz tek denizi taşıyan 
o güvercini. 

Dağları da yitirdim 
vitrinlerle kuşatılmış bir şehrin 
salgınına kaptırıp kendimi. 

Kimbilir kaç kadından birikmiş turkuaz 
güneşin tutsak yanı 
seni nasıl sevmeli..?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder